BİLİM ARASI #3: YENİ BAŞ BELAMIZ MİKROPLASTİKLER
Açık Bilim Podcast - Un podcast de Podfresh: Tevfik Uyar - Açık Bilim
Catégories:
Bu hafta sizlere sualtı dünyası ve insan dahil bundan beslenen tüm canlılar için bir tehdit olduğu anlaşılan mikroplastiklerden bahsedeceğim. Adından da anlaşılacağı üzere, mikroplastikler küçük boyuttaki plastik parçalarına deniyor. Sınıflandırma üzerine mutabakata varılmamış olsa da şimdilik 'mikro' denmesi için koşul, boyutlarının 5 mm çapından küçük olması. Tehdit yaratma nedenleriyse, içtiğimiz sudan yediğimiz balıklara kadar hemen her şeyde giderek miktarlarının artması ve bunları tüketen canlıların beden ve dokularına nüfuz edebilmesi. Hani doğaya atılan bir pet şişenin çok uzun bir zamanda bozunduğunu söyleriz ya? İşte bu bozunma sırasında giderek küçük parçalara ayrılan plastikler zamanla doğaya karışıyor. Doğadaki serbest mikroplastikler özellikle otomobil lastiklerinden, tekstil ürünlerinden ve gündelik çöplerden kaynaklanıyor. Maalesef her gün sekiz milyon ton plastik deniz ve okyanuslara atılıyor ve bu böyle devam ederse, 2050 yılında okyanuslardaki plastik kütlesi, balık kütlesini geçecek. Üstelik son derece küçük boyutlu olan mikroplastikler su filtrelerinden geçebiliyor. Yani suyu arıtarak mikroplastiklerden kurtulamıyoruz. Hoş... Suyu artıymayı başarsak bile, mikroplastiklerin deniz canlılarının dokularına yerleştiği yapılan araştırmalarla sabit... Hem su bitkileri hem de suda yaşayan hayvanların mikroplastiklerden azade olma şansı yok. Bunları tüketen biz de dahil diğer kara hayvanları doğal olarak mikroplastikleri vücutlarına entegre ediyor. New York Eyalet Üniversitesi'nde gerçekleştirilen bir araştırma, insanların da tükettiği 18 balık türünün mikroplastik kaynağı olduğunu ortaya koymuş durumda. Beslenme yoluyla vücudumuza geçen mikroplastik miktarının insan sağlığı üzerindeki uzun vadeli olumsuz etkileri net değil ve bilim insanları bu konudaki araştırmalarını sürdürüyorlar. Bildiğimiz şey şu: Kansere, cilt hastalıklarına, organ hasarlarına neden olan sentetik organik maddelerin çoğu okyanuslarda rahatlıkla tespit edilebiliyor... İlginç olan, mikroplastiklerin 50 yıldır hayatımızda olmasına rağmen miktarlarının bu kadar artmış olduğunun soın beş yılda anlaşılması. Aslında diş macunu ya da deterjan da dahil, gündelik hayatta sıklıkla kullandığımız pek çok kozmetik ve temizlik ürününde özellikle mikroplastikler kullanılıyordu. Plastiklerin doğada bozunurken gittikçe küçük parçalara ayrıldıkları da biliniyordu. Ne var ki mikroplastiklerin bu kadar bol olduğu, 2012 yılında marketlerde satılan ürünlerde rastlanmasıyla gündeme gelmiş durumda. Ghent Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, ortalama Avrupalı bir deniz ürünü tüketicisinin yılda 11.000 parça minik plastik tükettiğini ortaya koydu. Aklınıza sadece denüz ürünleri de gelmesin: Yakınlarda yapılan bir araştırmada sekiz ülkeden 17 tuz markasının 16'sında mikroplastik tespit edildi. Yiyecekler aracılığıyla tüm bir ekosisteme bulaşabildiğinden süt, bira ve -sıkı durun- polenlerde bile depolanabildiğinden piyasada satılan ballarda da mikroplastiklere rastlandı. Yeri gelmişken ilginç bir bilgiyi de sunmak iyi olur: Okyanus akıntıları bu plastikleri belirli noktalara sürüklüyor. Bu nedenle dünyanın çeşitli yerlerinde "çöp yoğun bölgeler" oluşmuş durumda. Kuzey Pasifik Okyanusu'nun ortalarında 1985 yılında keşfedilen "Büyük Pasifik Çöp Adası" bunlardan birisi. Özelliğiyse her bir kilogram planktona karşılık, altı kilogram plastik barındırması! En kirli bölgesinin büyüklüğü en az Türkiye'nin yüzölçümü kadar olan bölgeden dünyada bir kaç tane var ve toplam yüzölçümü 16 milyon kilometre kadar. Plastik kirliliğiyle ilgili artan kaygılar, plastik kirliliğiyle ilgili farkındalığın artmasına yönelik araştırma ve örgütlenme çalışmalarının hız kazanmasını sağladı. Ancak dünya nüfusunun ve sanayinin plastiğe olan bağımlılığı her geçen gün artıyor. Böyle giderse gezegenimizdeki hemen her canlının dokularında yoğun miktarda mikroplastiğe rastlanabilir...