BİLİM ARASI #10: İŞİNİ “GÜCÜNÜ” ROBOTA KAPTIRMAK

Açık Bilim Podcast - Un podcast de Podfresh: Tevfik Uyar - Açık Bilim

Robotların iş dünyasına dâhil olmalarının akla gelen ilk yan etkisi iş gücünün el değiştirmesi… Bu doğru. Elbette çok daha ağır koşullarda, yorulmadan ve şikâyet etmeden çalışabilecek, insandan çok daha hızlı ve verimli bir şekilde görev yapabileceklerse, “rakip” olarak algılayabilirsiniz. Lakin robotların "iş gücü piyasasına" hakim olmasının çok daha başka etkileri de olabilir. Mesela, Nick Bostrom’un yapay zekânın olası tehlikelerini konu aldığı "Süperzekâ: Yollar, tehlikeler, stratejiler" adlı kitabında dikkat çektiği tarihi bir gerçek var… O da şu: Otomobilin icadından önce ABD’deki at nüfusu 27 milyondu. Elbette bu atlar, ulaşımda, taşımada, inşaatta, tarımda… Hemen hemen her yerde kullanılıyorlardı. Ne zaman ki motorlu araçlar piyasaya sürülüp de ucuzladı, at nüfusu dramatik bir biçimde düşmeye başladı. Bugün ABD’deki at nüfusu 3 milyon ve pek azı işe koşuluyor. Çoğunlukla hobi ve eğlence amacıyla yetiştiriliyorlar. Bostrom buradan yola çıkarak, robotların iş gücü piyasasını ele geçirmesi halinde insan nüfusunun da dramatik bir biçimde azalabileceğine dikkat çekiyor. Sosyal eşitsizlikleri de dikkate alarak… Zira eğer atlar insansa, bir de at sahipleri olacak… Ve belki de bu at sahiplerinin insafına kalacağız. Sadece "özellikle" insanları görmek istedikleri “hobi ve eğlence amaçlı” işlerde çalışacağız. Bostrom'un senaryosunu biraz paranoyakça bulabilirsiniz. Belki haksızdır da... Ya da en azından "yaratıcılık gerektiren işlerde insan hep önde olacak" diye avunabilirsiniz. Ancak robotların artık yaratıcılık gerektiren bir takım işler yapabilmeye başladığını da hatırlatmak gerek. Hatta -tartışmalı bile olsa- yapay zekâ artık sanat bile icra edebiliyor. Resim yapan, parça besteleyen yapay zekâ uygulamaları her geçen gün daha da gelişiyor. Üstelik bir robot bestesiyle bir insan bestesini birbirinden ayırmak neredeyse imkânsız… Yani gelecekte “sahiplik” imtiyazını elinde tutanların “ben sadece insan müziği dinlerim!” gibi takıntıları olmazsa vay halimize... Elbette bu çok çok çok kötümser bir senaryo. Bir anda insan nüfusu azalacak, piyasa robot iş gücünü üreten ve pazarlayan kimselerin kontrolüne girecek, bunlar da imtiyazlı yaşamlarını sürdürecek… Çok ciddi toplumsal dönüşümler olmadan böyle stabil bir dünya oluşması zor görünüyor. Ancak kimse o toplumsal dönüşümlerin gerçekleşmeyeceğini de iddia edemez; zira işsiz ve dolayısıyla yoksul insan nüfusunun her geçen gün artması ve bir uçuruma dönüşen gelir adaletsizliği, içinde bulunduğumuz düzenin bakî olamayacağını haber veriyor. Elbette bu sosyal riskler toplumun sadece bir kesimini ilgilendiriyor. Oysa Bostrom’a göre, yapay zekânın kontrolden çıkması insanlık için “varoluşsal risk”. Yani: Tür olarak dikkate almamız gereken bir "ölüm-kalım" meselesi. Pek çok bilim kurgu filminde konu edildiği üzere, yapay zekânın insan zekâsını aşması çeşitli riskleri beraberinde getiriyor. Hele bir de insanı aşan bu zekâ, başka bir zekâyı geliştirme kabiliyetine ulaşırsa belki de hapı yutarız... Bu üstel artış, yani daha zeki olanın daha yüksek bir zekâ yaratmasının zincirleme bir şekilde devam etmesi, “zekâ patlaması” olarak adlandırılıyor. Eğer zekâ patlaması gerçek olursa, insan zekâsı kısa bir süre içerisinde ziyadesiyle geride kalır. Öyle ki, bir insanla şempanze zekâsı arasındaki kadar şiddetli olabilir bu fark. İstediğimiz kadar "fişleri nasılda elimizde olacak... Çekeriz biter" diye düşünelim. Bu kadar yüksek bir zekânın tüm kontrollerimizi aşması an meselesidir… “Nasıl aşacak ki?” demeyin… Belki şu Dünya'da kendi hareketlerini kendinin kontrol ettiğini sanan şempanzeler de vardır. Tabii yine de hâlâ “Niçin robotlar insanları tehdit etsin ki?” diye iyimser bir soru sorabiliriz. Bana sorarsanız, son derece “mantıklı”, aşırı derecede rasyonel olacağını tahmin ettiğimiz böylesine bir zekânın, gezegenini sürekli olarak tahrip eden,